Yükleniyor...
Gözlerdeki kıvılcım
Blog Featured Image

Gözlerdeki kıvılcım

Bu yazı, 3 yazı içeren Mars Mira günlükleri - Bahar Ilgaz Avcu yazı dizisinin 2. yazısıdır.

Dün,çadırlarımızın kurulmasını beklerken( Dzanan ,bizden sorumlu genç) yürüyüş hakkında konuşuyordu. Kaç km gideceğimiz ,mayınlardan temizlenmiş yollardan geçeçeğimiz,sırp bölgesinden geçeçeğimiz  vs.Ama en ilginç olanı ise…

Her  yıl yürüyüş başlamadan önce Hoca camide şehitler için dualar okur. Ve yürüyüş başlar.AMA yürüyüşün başladığı gün saat 11 _00 de(civarında) yağmur yağar.Şehitlerimizin kanı bu yağmurla yıkanır.Ve bu yağmur yağacak !!! yağmak zorunda !!! dedi… O kadar kesin konuştu ki bizim de” bıyık altı gülüş”ümüze sebep oldu.Biz tabiki inanmadık , fazla da önemsemedik zaten.

Sağlık ekipleri de bizlerle yürüdüler. Belli noktalarda yeni sağlık ekibi gurubu devam ediyordu.Ayağı su toplayanlara,kramp girenlere hemen müdahale yapıyorlardı. Ve sık sık tepemizin üzerinde helikopterin geçmesi yürüyüşçülerin tepeden de kontrol edildiğini düşünmemize sebep oldu. Belli bir kilometre sonra bizde yorgunluk baş göstermeye başladı. Ekibimizden geride kalmaya başladık.Onlarda bizi yalnız bırakmamak için ileride mola verip bizleri beklemeye koyuluyorlardı.Ekibimizdeki gençler her sene MARŞ MİRA ya katılıyorlarmış. Genç olmaları, kondisyonlu olmaları ve bu dağ yürüyüşü koşullarına alışkın olmaları …bizlerin çok önünde gitmelerine sebep oluyordu. Hüseyin ağbi ve ben; siz bize bakmayın, beklemeyin  gidin dedik. Biz sizi de yavaşlatmayalım..Biz  arkadan geliriz dedik.Ve ekibimiz istemeye istemeye yollarına devam ettiler. Bizde yolumuza.Yanımızdan geçenlerin merhaba demeleri.arada kısa sohbetlerin yapılması, bizlere ”SEVAPTIR bu yürüyüşünüz” diyerek motive etmeleri. bayrağımız ve bizlerle  TANINMIŞ KİŞİLERMİŞİZ GİBİ resim çektirmeleri.çok güzel anılardı.KİLOMETRELERİ birer birer deviriyorduk.Derken ; günlül güneşlik hava birden kapattı,  yağmur yağmaya başladı !!!! Bizde yağmurluk yok,şemsiye yok ıslandık sucuk gibi olduk.Sırt çantamdaki havlumu çıkarıp sırtıma attım.Azıcık yağmurdan korunayım diye. Birde ağaçlık alandan geçerken neredeyse gökyüzünü göremediğimiz büyük ağaçların altından geçerken,ŞEMSİYE gibi kullanıyorduk onları..Önceden bu yürüyüşe katılanlar ,tam donanımlı gelmişlerdi.Onları böyle gördükçe,bizde eksiklerimizi ve acemiliğimizi gördük..İşte tam bu anda Hüseyin ağbi;heyecanla  birdenbire saat kaç !!!!! diye bana sordu. 11 -00 e geliyor dedim. Hüseyin ağbiye DANK etmişti Dzanan’ın söylediği.YAĞMUR YAĞACAK…YAĞMAK ZORUNDA….ve aynen dediği gibi oldu saat 11_oo civarıydı ve YAĞMUR YAĞIYORDU !!!!

ALLAHIN hikmetinden sual sorulmaz dedik ve şaşkınlıklar içerisinde kaldık.Duyduğumuz ile yaşadığımız gerçek karşısında….

……..

Mayından temizlenmiş bölgeden geçerken, tüm güvenlik önlemleri alınmış ,geçeçeğimiz yolun sağına ve soluna şeritler çekilmiş, ve sık sık ” mayınlı bölge-tehlikelidir” yazıları asılmıştı.Bende hep düşünürdüm ;bu kadar yeşil alan var dağda tepede düz alanda …neden bomboş ekip biçmiyorlar diye ..Ve biraz tembeller diye dedikodu yapmıştım kendi kendime..Oysa ki yağan yağmurların bile mayınların açığa çıkmasına, güvenli bölgelere yağmur suyuyla beraber geldiği söyleniyor. Hatta kışın babasıyla beraber ormana odun toplamaya giden bir çoçuk ,mayına basarak ölmüş ..Ne acı, ne hüzün..Ve ben bilmeden, araştırmadan, önyargılı düşünmem sonucu onların tembel olduğu kanaatına varmıştım.Kendi kendimi ayıpladım ve yine kızdım..

Ormanlık alandan geçİP giderken sırp bölgesinde; yer yer sırp polislerine rastladık.Yanmış yıkılmış bir evin önünde beklemeleri daha doğrusu nöbet tutmalarına anlam veremedim.Ben de savaştan kalmış, her yeri mermi ve top izleriyle dolu çatısı yanmış yıkılmış bu evin önünde SIRP POLİSİ niçin nöbet tutuyor  diye garipsedim ve sordum.Meğerse bu sırp eviymiş savaşta yakılmış yıkılmış.Ve yürüyüşçüler daha da yakmasın diye nöbet tutuyorlarmış.Çünkü MARŞ mira zafer yürüyüşünün başladığı ilk yıllarında; acıları çok taze olan boşnak yürüyüşçüler ile sırplar arasında kavga münakaşa oluyormuş.Önlem amaçlı nöbet ama…..işte o  gazilerimizin, ekipteki ve diğer yürüyüşçü gençlerin sırp bölgesinden geçerken ,sırp polislerine nasıl nefretle nasıl bir kinle baktıklarını gördüm.Hele bir gazimizin anlattıkları hala kulaklarımda çın çın ötüyor.Kız kardeşini….babasını…gözlerinin önünde öldürdüklerini anlatırken çenesini nasıl sıktığını, akmayan yaşlarına rağmen gözlerinin nasıl dolduğunu görmemek körlük olurdu.Gözleri kıvılcımlar saçıyordu. Her bir kıvılcım parçası sırp polisine çarpıyor,gazinin yüreğine ateş olarak düşüyordu.Yaralanmış,esir düşmüş, sağ kalmayı başarmış ama..yüreği..ruhu..bedeni gazi olmuştu…Bu NEFRET bu KİN varoldukça bu toraklarda  heran bir kıvılcım çıkacak gibi hissettim ALLAH KORUSUN !!!! Ve ne gariptir ki ..Sırp polislerde insanların yüzüne bakmıyorlardı veya bakamıyorlardı…Konuşmuyorlardı..Çünkü konuşacak birşeyleri kalmamıştı.Bu  vahşet SOYKIRIM olarak tescillenmişti.!!!! Yıllar sonra yakalan SIRP kasabı Komutan  miloçeviç yargılanmış ve  hapse atılmıştır.Bu sonuş sadece bir damla su serpmiştir acılı yüreklere,kanayan yaralara…

Mars Mira günlükleri - Bahar Ilgaz Avcu Yazı Dizisi

İlişkili Gönderiler

0 Yorum

Bir Cevap Yazın
E-posta hesabınız yayınlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.